--
Basit bir kelime zihnimde parlayıp sönüyor, şu sıralar. Basit ancak bir tarih yaratıyor arkasında.
Ardından insanların varlığını oluşturan onca duygu ve düşünceler yığınında takılı kalıyorum. Sürükleniyorum birinden diğerine, ta ki en çok tanıdık olanda durana dek.
Herkes kendi boşluğunu tanır zamanla. Benim ki bir kaç tane. Zamanla keşfedip doldurduğum bir kaç tane.
Ancak İnanç boşluğu dolmadı bir türlü. Haliyle bu ne kendime ne de bir başkasınaydı. Tek taraflı bir savaş bu, kendime doğrulttuğum ve çılgınca savurduğum o kılıçlardan korunmanın bir yolu da yok, lanet..
Birini, bir şeyi ya da bir duyguyu koymak istediğimde, hafif kalıyor. Doğru kelime olmadı hafiflik. Doldurmuyor işte..
Sonrası malum, zaten bilindik senaryoları tekrarlayıp aynı hataları yapma döngüsünde kısılı kalmanın zulmünü yaşayıp da, nedir sorusunun soğukluğundan kaçar oluyorum bir süre sonra.
Ancak tekrar cesaret edip, bu acıklı keşif yolculuğuna çıktığımda, aslında nedir sorusunun önünde bir cevap ve kabul etmemi bekleyen bir yığın anı karmaşası vardı.
Kabul ettim. Huşu doldu yüreğime ve inanç aslında ben oldum orada. Ne birisi, ne de bir şey değildi o boşluğu dolduracak.
Ben oraya kendimi koymadıkça, yerine gelen şeyler kırıntılar gibiler. Dolması için parçaladıkça o şeyleri, daha fazla zarar veriyorlar.
Dedim ya başta, basit bir kelime diye. Ancak tarih yaratıyor arkasında..
O tarih ya, unutulmuşluk denizinde, ta beynimin arkasındaki o karanlık bataklıkta yerini aldı.
Çünkü zihnimin daima yeni ışıklara ve bu cesaretle parlayan kendime ihtiyacı vardı.
Boşluklar güzelleştiler. Artık birini ya da bir şeyi koymak bir kenara dursun, aslında o boşluk diye düşündüklerim beni oluşturan karanlık noktalar.
Işık, hayat.. Karanlık kötü değildir. Cesaret ise küçük bir gaz lambası gibi, sen nereye istersen oraya ışık tutar.
O yüzden, artık ben ne istiyorsam, o öyle oluyor.
Gerçek güç bu.
Gerçek özgürlük bu.